İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 98
  • Item
    Türkiye’de Dijital Oyun Sektörü ve Okuryazarlık Faaliyetlerine İlişkin Bir Değerlendirme
    (MEDYA OKURYAZARLIĞI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2022-11) Sayar, Tahsin Eren
    Dijitalleşmenin etkisiyle sayısal forma kavuşan oyun kavramı, 1960’lı yıllardan itibaren Atari, oyun konsolları ve bilgisayarlar vasıtasıyla küresel üne kavuşmuştur. Ekonomik alanda önemli yatırım aracı haline dönüşen dijital oyunlar diğer yandan dağıtım ağlarının gelişmesi neticesinde üretim ve kullanıcı sayısını da arttırmıştır. İnternet altyapısının gelişmesi ile online platformlarda varlığını hissettiren oyunlar, tüm dünyayı etkileyen küresel bir olgu haline dönüşmüştür. Özellikle Z kuşağının yoğun olarak dijital oyunlara yönelmesi sonrası okuryazarlık kavramı tartışılmaya başlanmıştır. Bu yaklaşımdan hareketle çalışmanın amacı, Türkiye’deki dijital oyun sektörünün son durumunu da göz önünde bulundurarak dijital oyunlara ilişkin verilen eğitimlerin ve Türkiye’deki dijital oyun okuryazarlığı faaliyetlerinin ne durumda olduğunu ortaya koymak olarak belirlenmiştir. Çalışma sonucunda Türkiye’nin dijital oyun sektöründe henüz istenen seviyeye ulaşamadığı görülmüştür. Dijital oyunlara ilişkin lisans, lisansüstü ve sertifikalı eğitimlerin verilmesine karşın okuryazarlık faaliyetlerine ilişkin kapsamlı bir eğitim sürecinin başlatılmaması da önemli bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.
  • Item
    Development of Executive Functions in Pre-schoolers
    (2020) Ertuğrul-Yaşar, Zehra
  • Item
    Zbornik Radova Bosna i Hercegovina Kroz Historiju - 40 Godina Naucnog Rada Akademika Mithada Kozlicica -Bölüm Adı:Study On Cultural Diplomacy in the Context Of Turkey’s Balkan Policies: Sample Of Academic Foundation Of Bosnia Sandzak Culture and History
    (Printas Srebrenik, 2021-11) Akova, Sibel; Kantar, Gökmen
    Public diplomacy, which has been conducted in the past with strict norms and hierarchical system on societies and governments where the intercultural communication efforts are desired to be increased, political, economic, artistic and cultural cooperation is needed, and the societies and states desired to be influenced with positive perception, are now replaced by cultural diplomacy where cultural and artistic activities, media and promotional services, educational activities and sports, and ideological elements are used as soft power. The Republic of Turkey has adopted the principles of neutrality, independence and peacefulness in its foreign policy processes. The country conducts diplomacy activities in order to maintain good relations with neighboring geographies for the purpose of protecting current borders and existing equilibrium. The reduction of international relations activities to the people as much as to the governments has caused the transformation of the classical understanding of diplomacy. To concentrate the political discourse of governments on peoples as well as governments can be possible only with the correct practise of intercultural communication processes by governments that demand to promote their own culture, history, politics, ideology, culture and society.
  • Item
    PANDEMİ SÜRECİNİN BEBEK PATLAMASI (BABY BOOMER) KUŞAĞINA MENSUP BİREYLERİN ANI KAÇIRMA KORKUSU (FOMO) OLGUSUNA ETKİSİ: SOSYAL MEDYA KULLANIM ALIŞKANLIKLARINA YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA
    (Berikan Yayınevi, 2021-12) Karaman, Mehmet Ali; Akova, Sibel
    Varlık gösterdiği tarihi süreç içerisinde virüs temelli pek çok salgına tanıklık eden insanoğlu, günümüzde Covit-19 virüsünün sebebiyet verdiği bir salgın ile mücadele etmektedir. Sayısız ölümleri, bilinmeyen hastalıkları, çözülemeyen yıkımları beraberinde getiren virüsler, insanoğlunu maruz kaldığı dönemin şartlarında ekonomik, sosyal, psikolojik, stratejik ve kültürel unsurlar başta olmak üzere örneklerinin çoğaltılmasının mümkün olduğu hemen her alanda etkilemeyi başarmıştır. Hastalıkların temel unsuru olan virüsler, tanınma (teşhis), tedavi, mücadele süreçlerini içeren zorlu şartları beraberinde getirmektedir. Pek çok bilinmezi uhdesinde barındıran pandemi süreci, salgınla mücadele stratejilerini ve sürdürülebilirliğini içeren çalışmaları gerektirmektedir. İnsanlık tarihi ile özdeş olan virüs ve enfeksiyon etkenleri insanlığı birçok farklı arayış yöntem ve stratejilerine yönlendirmektedir. Öte yandan ilgili yönlenme, birçok farklı alanda arayışları da beraberinde getirmektedir. Pandemi süreci ile birlikte yaşanan yaşam pratiklerindeki değişim, dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı uluslarında ve farklı kültürlerinde olduğu gibi ülkemizde de “yeni normal” söylemi ile bireylerin yaşamlarına sirayet etmiştir. Bireylerin, toplumların ve ulusların iletişim süreçlerinin değişime uğradığı pandemi döneminde, kitle iletişim araçları bağlamında yeni medya özelinde yoğun düzeyde kullanım farklılıkları baş göstermiştir. Teknolojik değişim ve gelişimlere kayıtsız kalamayan birey ve toplumların, iletişim ve ulaşım imkanlarının artması ile birlikte sosyal medya ağlarını kullanım düzeylerinin gün geçtikçe artığını ifade etmek mümkündür. Bireylerin birbirleri ile etkileşim içerisinde olmalarını sağlayan sosyal medya argümanları bilhassa günümüzde, kullanım yoğunluğu ve yaygınlığı bağlamında sürekli bir gelişim göstererek, önemini artırmaktadır. Kişilerarası iletişimden kültürlerarası iletişime uzanan ilişki boyutunda bireylerin yaşamlarına yoğun düzeyde sirayet eden yeni medya, çağcıl toplumların başat sorunlarından ve gündeminden biri olan pandemi döneminde etkisini daha fazla artırarak, günümüz insanının vazgeçilmezi olma niteliğini kazanmıştır. İş akışlarının uzaktan erişim ile (online) yürütüldüğü, eğitim sisteminin dijitalleştiği, satın alma tutum ve davranışlarının sanal olarak gerçekleştirildiği günümüzde, pandemi koşullarının zorlayıcı etkisi ile birlikte dünya milletlerine evde kalma çağrılarının yapılması ezberleri bozan nitelikte yenilikleri de beraberinde getirmiş, yeni yaşam düzenlerinin kurulması sonucunu doğurmuştur. Değişen ve farklılaşan yaşam koşullarına adapte olmaya zorlanan bireyler, salgınla mücadele dönemlerinde medya emperyalizminin başat unsurlarından biri olan yeni medya enstrümanını kullanım düzeylerini en üst seviyelere taşımışlardır.
  • Item
    Lacan’ın özne kurulum yaklaşımına göre obsesyon nevrozu
    (AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2017-02-18) Atmaca, Sinem
    Obsesyon nevrozu, ilk olarak Freud tarafından içsel düşünceler ve bu düşünceleri engellemek amacıyla yapılan tekrarlı davranışlar olarak tanımlanmıştır. Lacan daha sonra bu terimi, kendisinin özne kurulumyaklaşımında bir yapı (structure) olarak kullanmıştır. Lacan’a göre özne (subject), farklı mekanizma ve yapıları içeren birkaç kimlik oluşum anında (moments) kurulmaktadır. Obsesyon nevrozu yapısının ayrışma (separation) anında oluştuğu belirtilir. Buna göre obsesyon nevrozu yapısı, ayrışma anında yaşanan kaygı ile baş etmeye çalışan Özne’nin Ötekini reddederek var olma biçimi ile ilişkilidir. Bu yazıda, obsesyon nevrozunun Ötekini reddetme, suçluluk, öfke ve kontrol gibi bazı özellikleri, Lacanyen özne kurulumyaklaşımı ile ele alınacaktır. Ayrıca, bir vaka örneği bu bağlamda değerlendirilecek, danışanın semptomları ile geçmiş örüntülerinin ilişkisine yer verilecektir. Yazının son bölümünde, vaka ile yürütülen terapi sürecinden örnekler Lacanyen analiz bağlamında değerlendirilecektir.
  • Item
    Psikolojide Lacanyen söylem analizi yaklaşımı: Madde bağımlılığı ve yasa ilişkisinin terapi sürecinde incelenmesi örneği
    (AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2019-02-19) Baltacı, Sinem; Gençöz, Faruk
    Günümüzde bağımlılık oranlarında ve türlerinde yüksek oranda artış görülmektedir. Bu artışla eş zamanlı olarak bağımlılığın önlenmesine yönelik kurumsal ve yasal birçok düzenleme ortaya çıkmıştır. Ancak diğer yandan toplumsal söylemde, Özne’nin keyif verici maddelere ulaşmayı hak ettiğine dair birçok ifade ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, madde bağımlılığı ile yasa ilişkisinin bir terapi sürecinde tarihi, kültürel ve güncel değerlendirmeler ışığında söylemsel temelde incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, madde bağımlılığını önleme merkezine yasal düzenlemeler sonucu gönderilmiş bağımlı kişiyle yürütülmüş bir terapi süreci analiz edilmiştir. Analiz Parker ve ekibinin Lacan’ın teorisinden ortaya koyduğu eleştirel söylemsel yaklaşımın ışığında ortaya çıkan Lacanyen Söylem Analizi metodolojisine dayandırılmıştır. Buna göre analizde, klasik söylem analizindeki sözlerin benzerlik ve farklılığından öte; sözdeki karşıtlık, yokluk, anlamın düştüğü/bozulduğu an ve Özne’nin Başka ile ilişkilenirken konumlandığı yere odaklanılmıştır. Sonuçlara göre, kişinin kendi talebinin olmadığı ve güvenin yok olduğu koşullarda yürütülen görüşmelerde terapist ve kişi arasındaki güç ve otorite pozisyonlarının önemli ölçüde etkilendiği görülmüştür. Diğer yandan, maddenin kendisinin ne olduğunun yerine, onun ilişkideki yerinin önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Madde kullanıp kullanmama konusunda şüphenin zevk nesnesi halini aldığı durumlarda, terapistin bu şüphe üzerinden kişi ile ilişkilenmek yerine, bunun analizinin sürmesine aracılık etmesi önemli görülmüştür. Son kısımda madde bağımlılığı konusunda klinik uygulamaya yönelik değerlendirmeler toplumsal söylem ışığında verilmiştir.
  • Item
    Psychometric properties of the Turkish version of the acceptance and action questionnaire- II (AAQ-II)
    (Journal of Evidence-Based Psychotherapies, 2014-09) Meunier, Bahar; Atmaca, Sinem; Ayrancı, Elçin; Gökdemir, Burcu Pınar; Uyar, Tuğba; Baştuğ, Gülbahar
    The aim of the study was to evaluate the psychometric properties of the Turkish version of the Acceptance and Action Questionnaire-II (AAQ-II). This instrument was designed to assess psychological inflexibility, a key construct in Acceptance and Commitment Therapy (ACT). The participants were 291 university students. The test-retest stage was conducted with 80 participants over a 2-month period. Confirmatory Factor Analysis (CFA) supported a one-factor model with seven items. Internal consistency was high (.88) and test-retest reliability was good (.78). Higher AAQ-II scores were associated with higher levels of depression, anxiety, and thought suppression supporting the concurrent and convergent validity. This study provides further evidence of the improvement shown by the 7-item version of the AAQ-II in terms of psychometric properties compared with the previous versions. Our results suggest that the Turkish version of the AAQ-II is a reliable and valid measure of psychological inflexibility.
  • Item
    Exploring revictimization process among Turkish women: The role of early maladaptive schemas on the link between child abuse and partner violence
    (Child Abuse and Neglect, 2016-06-01) Atmaca, Sinem; Gençöz, Tülin
    The purpose of the current study is to explore the revictimization process between child abuse and neglect (CAN), and intimate partner violence (IPV) based on the schema theory perspective. For this aim, 222 married women recruited in four central cities of Turkey participated in the study. Results indicated that early negative CAN experiences increased the risk of being exposed to later IPV. Specifically, emotional abuse and sexual abuse in the childhood predicted the four subtypes of IPV, which are physical, psychological, and sexual violence, and injury, while physical abuse only associated with physical violence. To explore the mediational role of early maladaptive schemas (EMSs) on this association, first, five schema domains were tested via Parallel Multiple Mediation Model. Results indicated that only Disconnection/Rejection (D/R) schema domains mediated the association between CAN andIPV. Second,todetermine theparticularmediational roles of eachschema, eighteen EMS were tested as mediators, and results showed that Emotional Deprivation Schema and Vulnerability to Harm or Illness Schema mediated the association between CAN and IPV. These findings provided an empirical support for the crucial roles of EMSs on the effect of revictimization process. Clinical implications were discussed.
  • Item
    Mental durumlarda Kraepelin’in tanılama modeli ile Lacan’ın yapısal yaklaşımının bir karşılaştırması: Konumlanmadan araştırma ve uygulamaya
    (Türk Psikoloji Yazıları, 2019-06) Baltacı, Sinem
    Mental durumlara ilişkin psikopatolojinin veya anormalliğin ne olduğu ve nasıl ele alınacağı eski dönemlerden beri inceleme konusu olmuştur. Bir kavramın tanımlanışı, varlığın ve bilginin nasıl ele alınıp açıklanacağına ilişkin ontolojik ve epistemolojik varsayımların üzerine kurulmaktadır. Bu bağlamda klinik bir araştırma veya uygulama için yapılan tüm eylemler aslında “mental durum” olarak tanımlananın ne olduğu ve nasıl ele alındığına dair varsayımların üzerine kurulmuş olacaktır. Bu nedenle klinik bir uygulama/araştırmadan söz ederken onun konumlandığı yeri belirlemek önemlidir. Bu yazıda, öncelikle bir araştırma/uygulamadaki konumlanmanın yapılanışı ele alınacak, ardından klinik alanın çalışma konusu olarak mental durum kavramına tarihi diskur eşliğinde bakılacaktır. Bu gelişim içerisinde günümüzde temel iki akım olarak ortaya çıkmış olan pozitivisttik görüş etkisindeki Kraepelin’in Tanılama Modeli ile yapısalcı, inşacı ve ilişkiselci görüşlerin etkisindeki Lacan’ın Yapısal Klinik Yaklaşımının konumlanışları incelenecektir. Son kısımda, bu konumlanışlara bağlı olarak ortaya çıkan araştırma ve klinik uygulamalar karşılaştırılacaktır.
  • Item
    Freud ve Lacan’ın psikanalitik kuramlarında yastan ayrışan melankolik özne
    (Psikoloji Çalışmaları-Studies in Psychology, 2020-11-02) Özkan, Aylin; Baltacı, Sinem
    Freud’un Yas ve Melankoli isimli yazısı ile ortaya çıkan iki kavramdan biri olarak yas (mourning) sıklıkla araştırmalara konu olmuşken melankoli (melancholia) kavramı pek çalışılmamıştır. Alan yazında bu konuya az değinilmesinin yanı sıra melankoli kimi zaman bir kişilik örüntüsü, kimi zaman depresif bir duygu durum, kimi zaman ise psikotik bir yapı olarak belirsiz bir tanımlamada kalmıştır. Buradan yola çıkılarak bu çalışmada Freud’un ve onun yazını üzerine yeniden çalışan Lacan’ın yas ve melankoli hakkındaki çalışmaları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Buna göre, Freud yas ve melankoliyi yatırım yapılan nesnenin kaybı üzerinden benzeştirmekte iken; yasın kayba verilen olağan bir tepki, melankolinin ise olağandışı bir pozisyon olduğundan söz etmektedir. Freud’un yas ve melankolinin kayıp nesne açısından benzer ancak işleyiş süreçleri açısından farklılaştığı görüşünün üzerine Lacan bu iki kavramı Sembolik, İmgesel ve Gerçek‘i içeren üçlü model kapsamında ele almaktadır. Lacan’ın bu kavramsallaştırmasında yas bir süreç olarak ritüeller ya da merasimler aracılığıyla özneyi simgesel düzene bağlamaktadır. Bu simgeselleştirme sürecinden geç(e)meyen özne ise Gerçek ile baş başa kalarak jouissance içinde kalan bir melankoli halindedir. Bu yazıda, bahsedilen teorik incelemenin ardından bazı klinik uygulama ve araştırma örneklerine yer verilmiştir. Buradan yola çıkarak melankoli halinde kişinin kastrasyondan kaçışa doğru hamle olarak aldığı bir konumu sürdürürken acı içinde olduğu ve bu acıdan çıkmanın yolunun ise ancak simgesel bir çalışma ile mümkün olduğu düşünülmektedir. Bununla beraber, melankolinin farklı özne yapılanmalarındaki görünümlerinin günümüz değişen kültürel yapısı ile beraber çalışılması önemlidir. Sonuç olarak, melankolinin dil aracılığı ile nasıl ifade edildiğinin ve kişinin özne yapılanmasındaki temel defans mekanizması ile ilişkisinin analitik bir çalışma içinde merkezi noktayı belirlediği düşünülmektedir.
  • Item
    Gençlerle Yürütülen Photovoice Projeleri: Katılımlı Bir Araştırma Yöntemi
    (OPUS, 2021-01-29) Kütük Yılmaz, Pınar
    Bu çalışmanın amacı bir araştırma yöntemi olan Photovoice yöntemini tanıtmak ve sosyal hizmet ala- nında gençlerle yürütülen Photovoice projelerinin incelenmesidir. Photovoice, bireylerin kendi deneyimlerini yansıtan fotoğraflar aracılığıyla içinde bulundukları toplumun zayıf ve güçlü yanla rını ortaya koyduğu katılımlı bir araştırma yöntemidir. Bu yöntem, bireysel ya da toplumsal değişim için bir araç olarak kullanılmaktadır. Photovoice projelerinde, katılımcılar içinde bulundukları toplumu tanımlamak, temsil etmek ve geliştirmek üzere projelere dahil olurlar. Photovoice, bireylerin içinde yaşadıkları toplumdaki güçlü ve zayıf yanlarını yansıtmaları yoluyla güçlendirici bir yöntem olarak ele alınmaktadır. Çalışmada öncelikle, Photovoice yönteminin kuramsal temelleri ve uygulama basamakları ele alınmıştır. Photovoice yönteminin kuramsal kökeni; Paula Freire’nin güçlendirmeci eğitim yaklaşımına, feminist teoriye ve belgesel fotoğrafçılığa dayanmaktadır. Ayrıca bir photovoice çalışmasının hangi genel amaçları olduğu ele alınmıştır. Daha sonra ise, sosyal hizmet alanında gençlerle yürütülen Photovoice pro- jeleri incelenmiştir. Sosyal hizmet alanında, gençlerle yürütülen beş örnek projeye yer verilmiştir. Ayrıca bu yöntemin sosyal hizmet eğitiminde eğitsel bir araç olarak kullanıldığı dört farklı proje incelenmiştir.
  • Item
    Hızlı ve Yoğun Şehirleşmeye Karşı Alternatif Bir Şehirleşme Yaklaşımı: Sakin Şehir
    (Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 2021-10-20) Kesgin, Bedrettin
    Küreselleşme zaman ve mekân sıkışmasına bağlı olarak hızı merkeze alırken, bu hıza bağlı olarak birçok faktör de hızlı değişim kaçınılmaz olmaktadır. Bu hız aynı zamanda belli standartlaşmayı getirirken, şehirlerin yerel kültürlerini, dokusunu hızlı bir şekilde değiştirmekte, aynı zamanda meskûn olan insanların da hayat tarzlarını köklü bir şekilde değişim ve dönüşüme uğratmaktadır. Buna bağlı olarak, hıza ve standartlaşmaya karşı duran ve yerel kültürle kimlikleri vurgulayan unsurlar da gittikçe daha fazla gün yüzüne çıkmaktadır. Bunların içinde sakin şehir anlayışı nüfus yoğunlaşmasına ve şehrin gündelik hayatının hızlanmasına karşı dururken, diğer taraftan şehrin yerel kültürünü desteklemektedir. Aynı şekilde sakin şehir, yerleşik dokuyu korumaya ve böylece mahallinde meskûn olan insanların sosyo-ekonomik sorunlarını sakin şehir düşüncesine hakim olan anlayışla çözmeye odaklanmıştır. Sakin şehir düşüncesi küresel bir alternatif olarak küresel bir ağ haline gelmiştir. Dünyanın birçok bölgesinde sakin şehir ağına giren şehir sayısı da bu bağlamda sürekli artış göstermektedir. Bu da sakin şehrin daha fazla tartışılmasını gerekli kılmaktadır. Çalışmada literatür araştırmasıyla sakin şehir kavramından başlayarak, Türkiye’deki sakin şehir serüveni işlenecektir. Türkiye açısından sakin şehrin anlamını, önemini ortaya koyduktan sonra, küresel hıza karşı sakin şehir alternatifliği tartışılmıştır.
  • Item
    Koruyucu Aile Hizmet Modelinin İlişki Ağı Bağlamında Değerlendirilmesi ve Bu Alanda Yapılan Akademik Çalışmaların Analizi
    (Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021-04-26)
    Sosyal hizmet alanında dezavantajlı guruplar içerisinde yer alan korunmaya ihtiyacı olan çocuk konusu tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de oldukça önem taşımaktadır. Korunmaya ihtiyacı olan çocuk konusu tarih boyunca çözülmeye çalışılan, farklı hizmet modellerinin uygulandığı bir konu olmuştur. Günümüzde koruyucu aile hizmet modelinin yaygınlaştırılması için gerekli çalışmalar yapılsa da kurum bakımındaki çocukların sayısı, koruyucu aile yanına yerleştirilen çocuk sayısından daha fazladır. Bu amaçla çalışmada koruyucu aile hizmet modeli içerisinde yer alan öz aile, koruyucu aile, kurum ilişkisi hakkında sosyal sermaye ve ilişki odağı bağlamında, değerlendirme yapılarak nitel araştırma yöntemi ile literatür taraması yapılarak koruyucu aile alanında ikincil verilerin analizi yapılmıştır. Bu kapsamda 24 adet yayınlanmış yüksek lisans ve doktora tezi ile 17 adet makale incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda koruyucu aile hizmet modeli içerisinde yer alan öz aile, koruyucu aile, kurum ilişkisi hakkında sosyal sermaye ve ilişki odağı bağlamında, değerlendirme yapılmıştır. Böylelikle çalışmada koruyucu aile hizmet modelinin uygulanmasında çocuğun yüksek yararı ilkesi doğrultusunda öz aile, kurum ve koruyucu aile ilişkisinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin gerekliliği vurgulanmıştır.
  • Item
    Mahalle Kültürünün Özünü Teşkil Eden Sosyal Bireyden Sosyal Devlete Dönüşüm
    (UBCAK, 2021-03-15)
    Yüzyıllardır Türk toplum yapısındaki geleneksel denetim mekanizmalarının etkisi gücünü yitirmektedir. Modernleşme ve kentleşme sonucunda, toplumun önemli geleneksel sosyal hizmet sağlayıcılarından mahallenin, sosyal ilişkilere yönelik hizmet fonksiyonunu yitirmesiyle bireyselleşme ve yalnızlaşma kaçınılmaz olmuştur. Bu durum, geleneksel yapıya uymayan bir biçimde sosyal problemlere karşı duyarlılığının zayıflamasına ve ortaya çıkabilecek sorunların önlenmesi bir yana, sorunlara duyarsız kalan ve sosyal sorumluluklarını devlete veya ilgili diğer kurumlara devreden bir toplumun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Yaşanan bu değişimlerle birlikte, sosyal devletin sosyal problemleri tek tek tespit edip çözebilmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Sosyal problemlerin önlenmesi ve sağlıklı bir toplumun oluşturulabilmesi için sosyal devletin yanı sıra bireyin, ailenin ve sosyal çevrenin üzerine de önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu çalışma, Türk toplumunda mahalle kültürünün yitirilmesiyle ortaya çıkan bireyselleşme ile birlikte toplumun sosyal sorunlara kayıtsız kalışını irdelemeyi ve bu sosyal dönüşümün sosyal devlet anlayışı ile ilişkisini literatür bağlamında ele alarak ortaya koymayı amaçlamaktadır.
  • Item
    Yalova İlinde Dezavantajlı Gruplar Alanında Çalışan Sivil Toplum Kuruluşları Hakkında Durum Tespiti
    (Yalova Üniversitesi Yayınları, 2021-10) Kahraman Güloğlu, Fatma
    Bir toplumda sunulan olanaklardan yeterince yararlanamayan ve sosyal dışlanmaya uğrayan dezavantajlı grupların toplumsal yaşama aktif katılımı için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar hem kamu kurum ve kuruluşları hem de sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülmektedir. İçerisinde çok sayıda farklı alt gruba sahip olan dezavantajlı gruplarla ilgili çalışmalar sahada bu alt grupların özelinde gerçekleştirilmektedir. Benzer sosyal sorunlar yaşayan ve/veya farkındalık sahibi bireylerin bir araya gelerek farklı dezavantajlı gruplar özelinde kurdukları sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları bu dezavantajlı grupların seslerini duyurmaları, haklarını elde etmelerinde önemli işlevler görmektedir. Bu çalışmanın amacı Yalova İl‘inde örgütlenen dezavantajlı gruplar özelinde çalışan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını incelemek, faaliyetlerinde hangi çalışmalara odaklandıklarını tespit etmek ve böylece Yalova‘da dezavantajlı gruplar alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının genel bir resmini ortaya koymaktır. Bu amaca ulaşmak için çalışmada tepkisiz ölçüm yöntemi kullanılmıştır. T.C. Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Yalova İl Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü‘nün web sitesinden erişilen sivil toplum kuruluşları incelenerek dezavantajlı gruplar özelinde bir araya gelen sivil toplum kuruluşlarının isimleri ve çalışma alanları tespit edilmiştir. Buna göre engelliler, kadınlar, göçmenler ve mülteciler, Romanlar, gazi, şehit, dul ve yetimler, korunmaya muhtaç çocuklar, madde bağımlıları alanlarında toplamda 45 dernek tespit edilmiştir. İlim, kültür, dayanışma ve yardımlaşma ve de hemşeri derneklerinin dışında özel olarak sadece yoksulluk alanında çalışan 2 dernek bulunmaktadır. Çalışmanın sonucunda dezavantajlı gruplar alanında çalışan derneklerin insan haklarını savunma ve sosyal haklar konusunda farkındalık oluşturma alanlarında desteklenerek, proje bazlı çalışmalarının teşvik edilmesi ve bu konu hakkında ilgili derneklere gerekli eğitimlerin sağlanmasının önemli olduğu tespit edilmiştir.
  • Item
    An Investigation of Primary School Teaching Undergraduate Curriculum in Turkey in Terms of Inclusive Educatıon of Students with Disabilities
    (ISPEC Yayınevi, 2021-07) Kahraman Güloğlu, Fatma
    Education is one of the determining elements of participation in social life. It plays an active role in obtaining the gains needed to achieve successful and sustainable employment and career. However, the situation is different when it comes to the education of children with disabilities. Their need to be educated with peers and in the least restrictive environment, rather than segregated schools or classrooms, is hampered by many deficiencies. Chief among these deficiencies is the lack of awareness and knowledge of teachers about the mainstreaming or inclusive education of children with disabilities. The aim of this study is to determine whether primary school teachers acquire sufficient knowledge and awareness about mainstreaming and/or inclusive education during their undergraduate education. In this study, I used the document analysis method. I examined curricula of primary school teaching departments at universities that randomly selected two universities from every seven regions of Turkey, Marmara Region, Mediterranean Region, Black Sea Region, Aegean Region, Central Anatolia Region, Eastern Anatolia Region, Southeastern Anatolia Region. I analyzed the secondary data through content analysis. In the study, it was determined that there was only one compulsory course under the names of special education and/or inclusive education, sometimes together and sometimes separately. There often are some elective courses too. As a result, the level of knowledge acquired by primary school teachers in undergraduate education is insufficient for the success of the mainstreaming and/or inclusive education. For the success of mainstreaming and/or inclusive education, it is necessary to carry out studies to increase the awareness and knowledge level of primary school teachers about children with disabilities’ education in the least restrictive environment. In addition, it is necessary to update the course curricula of the primary school teacher candidates and add more compulsory courses about the subjects of children with disabilities, special education, coping with behavioral problems, and inclusive education, attention deficit and hyperactivity disorder and learning disability to the curriculum separately.